27 Kasım 2007 Salı

Değişik

Başka türlü birşey benim istediğim,
Ne ağaca benzer ne de buluta benzer;
Burası gibi değil gideceğim memleket,
Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava;
Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız
Rengi başka, tadı başka.

Can Yücel

Üvercinka

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu

kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil


Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında

Afrika dahil


Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse

değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna

diziyorlar
Bütün kara parçalarında

Afrika dahil


Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında

Afrika hariç değil

Cemal Süreya

24 Kasım 2007 Cumartesi

Pin Up Kızı Hayden


Canım Claire'im Hayden Panetteire pin-up kızı olmuş da ne pozlar vermiş öyle. Yerim seni. Hürriyet tarzı link vermem gerekirse; seksi fotoğrafları için tıklayın...

19 Kasım 2007 Pazartesi

Beck - Everybody's Gotta Learn Sometime

Müthiş filmin müthiş parçası. Tüm sevenler için geliyor: Beck'den Everybody's Gotta Learn Sometime.

4 Kasım 2007 Pazar

ek$i sozluk Klonların Saldırısı

Bu günü de gördük. 4 Kasım 2007 itibarıyla ek$i sozluk, kayıtlı okurları, kayıt oldukları tarihe göre nesillerini belirleyerek, çaylaklığa yükseltti. Şu an sözlükteki bu hareketlenme bariz bir şekilde göze çarpıyor. Günün başlıkları sayısında anormal bir artış var, sözlüğe giriş ve gezinme hızında da aynı oranda bir yavaşlama söz konusu. Bu gelişmenin uzun vadede sözlüğe ne katacağını ya da ne kaybettireceğini göreceğiz. Umarım kalitesi düşmez sözlüğün.

Korku

İnsanların çoğu, kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Kendisini sevilmeye lâyık görmediği için, sevilmekten korkuyor.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için..
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.

William Shapespeare

18 Ekim 2007 Perşembe

Ruhsuzlar Onbiri

Dün akşam Ali Sami Yen'de birşeyler oldu ama olan bitenin adını koyamadım ben. Futbol mücadelesi diye geçiyordu ismi ama benim bildiğim futbolla pek bir alakası yoktu dönen atraksiyonun. 22 tane adamı koymuşlar sahanın ortasına, ayaklarına gelen toplara dan-dun vuruyorlardı habire. 90 dakika boyunca olan biten buydu. Aslında daha çok bir psikolojik deneye benziyordu izlediklerim. Yani sanki birileri, taraftarlar üzerinde yeni birşeyler deniyorlardı. "Bakın abicim, top ayağınıza gelince, alakasız yerlere vurun. Sakın 2-3 kez ardarda top çevireyim demeyin. Ha çevirdiniz diyelim, sakın ha gol pozisyonuna girmeyin, hadi ona da girdiniz diyelim, ne bileyim abi, topa dizinizle vurun, kaleye bakmadan, kafanızı kaldırmadan sallapati vurun işte topa ya." Evet ya dün akşam olanlar tam da bunun gibi birşeydi. Yunanistan'ın nasıl oynadığı beni alakadar etmez de, bizimkiler tam bir rezildi, ruhsuzdu, şımarıktı, sopalıktı, amatördü, kötüydü. 11 kişinin içinden 1 tane adam çıkmaz mı top çevirecek, ruhuyla oynayacak? Bu kadar gaz verirsen, biryerlerini kaldırırsan bu eğitimsiz bu cahil çocukların, daha çok saç-baş yolarız biz. Medyada son aylarda bir milli takıma gaz verme furyasıdır gidiyor. Hele o reklamlar nedir öyle ya? Aurelio'ya İstiklal Marşı söyletmeler, tüm Türkiye'nin sahada birer futbolcu gibi yüreğini ortaya koyduğu imajı vermeler... Tiksindim bunlardan. Bir de "Şehitler için oynayacağız." demezler mi, iyice midem bulandı. İyi ki kaybetti dün Türkiye. Çünkü eğer kazansaydı, futbola olan saygım daha da azalacaktı. Tıpkı dünkü beceriksiz Yunanistan'ın Avrupa Şampiyonu olduğunda hissettiğim gibi. İbrahim Üzülmez, geyşalara has saç modeliyle çıktığı maçta hiçbir olumlu hareket yapamazken, kendi koridorunu yol geçen hanına çevirdi. Middlesbrough'da forma yüzü göremeyen Tuncay'ın içler acısı halini gördük dün yine. Gökhan Ünal, hakkındaki tüm şişirmelerin palavra olduğunu ve sadece Süper Lig'de futbol oynayabilecek çapta bir futbolcu olduğunu tekrar gösterdi bize sağolsun. Ümit Karan ayakta durabilseydi, birşeyler yapacaktı aslında. Aurelio belki de en sivrilen isimdi maçta. Pek bir yararlı hareketi olmasa da, diğer beceriksizlerin arasında göze battı. Servet, her zamanki Servet işte, maça heyecan katıyor adam. "Lan top Servet'e geliyor, kesin gol yedik bak." Kendisini futbol sahalarında top oynarken değil de, sebze halinde kabzımal olarak görmek isterim şahsen. Volkan birkaç top kurtardı, şimdi Allah'ı var. Sahadaki diğer futbolcuların adını anmaya bile gerek yok. Birkaç laf da Fatih Terim'e. Bu adama noldu onu anlamıyorum. Nerede Galatasaray'a altın yıllarını yaşatan İmparator Terim, nerede Milli Takım'ı çöküşe sürükleyen beceriksiz Terim? Bir de her maçtan sonra, yaptığı akıl almaz hataları görmezden gelip, konuyu başka yerlere çekmek ve kendini aklamaya çalışmak da neyin nesi? "Ben ders almam, ders veririm." ne demek hocam? Bence de istifa etmeli ama 2 maç kalmışken bu daha büyük sorunlara neden olacak. Ama olsun, zaten çıkmayalım biz gruplardan. Bir de Avrupa Şampiyonası'nda izleyip bu takımı, daha da kahrolmayalım, dünyaya rezil etmeyelim kendimizi. Futbol gitgide futbol olmaktan çıkıyor galiba.

12 Ekim 2007 Cuma

5 Tane (Yabancı)

Burası benim kişisel blogumsa, siz de benim dinlediğim şarkıları bilmek zorundasınız :P Bunlar da yabancı şarkılar:

1 - Explosions In The Sky - First Breath After Coma
2 - God Is An Astronaut - Grace Descending
3 - Infected Mushroom - Becoming Insane
4 - Yann Tiersen - Summer 78
5 - Dolores O'Riordan - When We Were Young

6 Eylül 2007 Perşembe

5 Tane

Son günlerde en sık dinlediğim 5 parça:

1- Bertuğ Cemil - Yağmur
2- Malt - Deprem
3- Asfalt Dünya - Beni Severmiş O
4- Zakkum - Zehr-i Zakkum
5- Hayko Cepkin - Bertaraf Et

Yakup - Platonik

Allah aşkına izleyin ya, müthiş olmuş.


25 Ağustos 2007 Cumartesi

Bertuğ Cemil - Yağmur

Şarkıyı ilk dinlediğimde, o güzelim 90'lı yılların Türkçe rock parçalarına benzettim, başka yerlere gittim. Hani bir 9da 9 albümü vardı, Fatih Erdemci, Beyaz Önlük, Ufuk Hastoprak falan vardı. İşte sanki o albümden bir parça dinliyormuşum gibi hissettim. Son günlerde dinlediğim en güzel parça.


21 Ağustos 2007 Salı

Green Day - Working Class Hero

Mükemmel John Lennon parçasını Marilyn Manson, Ozzy Osbourne, Cyndi Lauper, Marianne Faithfull, Noir Desir ve Manic Street Preachers'dan sonra bir de Green Day coverlamış. Şarkının diğer coverları da çok güzel ama Green Day'inki de harika olmuş. Özellikle de klibi. Klibinde Amerika'nın Darfur Katliamı'nın birebir görgü tanıkları var ve o zamanlar yaşadıklarını anlatıyorlar. Görüntüler ve konuşmalar, şarkının sözleri ve temasıyla bütünleşmiş.

20 Ağustos 2007 Pazartesi

Dünyanın En Tuhaf Mahluku


Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

Nazım Hikmet

Travis - Why Does It Always Rain On Me?

İşler kötüye gittiğinde, "Neden ben ya, heryer ışıl ışılken, neden benim kafamın üstünde yağmur yağıyor ki?" dediğinizde dinleyebileceğiniz güzel bir Travis parçası. Klip de harika olmuş.



I can't sleep tonight
Everybody saying everythings alright
Still I can't close my eyes
I'm seeing a tunnel at the end of all these lights
Sunny days
Where have you gone?
I get the strangest feeling you belong
Why does it always rain on me?
Is it because I lied when I was seventeen?
Why does it always rain on me?
Even when the sun is shining
I can't avoid the lightning
I can't stand myself
I'm being held up by invisible men
Still life on a shelf when
I got my mind on something else
Sunny days
Where have you gone?
I get the strangest feeling you belong
Why does it always rain on me?
Is it because I lied when I was seventeen?
Why does it always rain on me?
Even when the sun is shining
I can't avoid the lightning
Oh, where did the blue skies go?
And why is it raining so?
It's so cold
I cant sleep tonight
Everybody saying everything's alright
Still I can't close my eyes
I'm seeing a tunnel at the end of all these lights
Sunny days
Where have you gone?
I get the strangest feeling you belong
Why does it always rain on me?
Is it because I lied when I was seventeen?
Why does it always rain on me?
Even when the sun is shining
I can't avoid the lightning
Oh, where did the blue skies go?
And why is it raining so?
It's so cold
Why does it always rain on me?
Why does it always rain…

11 Ağustos 2007 Cumartesi

Futbol Heyecanı Başladı


Ağustos ayı geldi ve bir çok ülkede de 2007-2008 futbol sezonu başladı. Turkcell Süper Lig'le birlikte İngiltere Premier Ligi ve Almanya Bundesliga da bu hafta sezon açılışı yaptı. Fransa Birinci Ligi geçen hafta başlamıştı. Avrupa'nın diğer büyük liglerinden İspanya La Liga ve İtalya Serie A ligleri ise 26 Ağustos'ta açılıyor. Türkiye ligi ile Avrupa'nın bu 5 ligini mukayese etmek ne yazık ki çok güç. Futbol kalitesi açısından bu liglere ulaşmamız için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Kaldı ki son 2 sezondur Turkcell Süper Lig'deki seyirci taşkınlıkları, şike ve teşvik iddiaları, federasyon seçimi çıkmazı, yönetici kavgaları da futbolun yetersizliğine eklenince, seyir zevki iyice düştü. Özellikle geçen sezon ligdeki hiçbir takım, izlemeye değer futbol sergileyemedi. İşte bu nedenlerden dolayı, Süper Lig bana artık zevk vermiyor. Ancak bu sezondan biraz ümitliyim. Avrupa çapında yıldız futbolcu transfer etme rüzgarına, bu sezon Galatasaray'ın da katılmasıyla daha zevkli karşılaşmalar izleyeceğiz gibime geliyor. Zira ligin açılış maçında İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un, Fenerbahçe'yi 2-0 mağlup ettiği maçta oynadığı futbol gerçekten harikaydı. Umarım diğer Anadolu kulüpleri de bu tarzda futbol oynarlar ve 4 büyüklere kafa tutabilirler.

Avrupa liglerine gelecek olursak, Bundesliga'da bugün benim favori takımım olan Bayern Münih-Hansa Rostock maçı vardı. Bayern Münih muazzam bir takım yaratmış. Ribery, Toni ve Klose üçlüsü bu sene hem Bundesliga'da, hem de Avrupa Kupaları'nda çok canlar yakacağa benziyor. Bence bu üçlü Avrupa'nın en iyi hücum hatlarından birini oluşturuyor. Gerilerden Lahm ve Schweinsteiger'le, sağ kanattan da Hamit Altıntop'un desteğiyle Bayern Münih bu sezon Bundesliga'nın en güçlü şampiyonluk adayı gibi görünüyor. Bundesliga maçlarını bu sene yine NTV'den izlemeye devam edeceğiz.

İngiltere Premier Ligi ise sezon boyunca FOX ekranlarında olacak. Sezonun açılış maçı olan Sunderland-Tottenham maçını izleme fırsatını buldum. Müthiş bir mücadele vardı maçta ama son dakikaya kadar gol yoktu. Premier Lig'in güzelliği maçın son saniyesinde ortaya çıktı ve Chopra son saniye golüyle Sunderland'i galibiyete taşıdı. Premier Lig'de de çoğu takım astronomik transfer ücretleriyle bir çok yıldızı kadrosuna kattı. Böylelikle takımlar arasındaki güç farkı en aza indi. Dolayısıyla tüm lig boyunca da, açılış maçında olduğu gibi mücadeleye dayalı, zevkli karşılaşmalar izleyeceğiz. İngiltere ligindeki favori takımım olan Liverpool'un maçını ise izleyemedim. Ancak bu sezon kadrosunu Torres, Babel ve Voronin gibi yıldızlarla daha da güçlendiren Liverpool'la, Aston Villa arasındaki maç da müthiş bir mücadeleye sahne olmuş. Maçın bitimine 2 dakika kala Gerrard'ın frikikten attığı gol ile Liverpool maçı 2-1 kazanmış.

La Liga'daki favorim Barcelona'yı izlemek için sabırsızlanıyorum. Müthiş kadrosunu Henry, Abidal, Toure ve geleceğin yıldız adayı Dos Santos ile daha da güçlendiren Barcelona'yı izlemek için 26 Ağustos'u beklemek gerekiyor. La Liga'yı bu sene de NTV'nin mükemmel spikerlerinin sunumuyla izleyeceğiz.

Fransa Ligi ve İtalya Serie A ligi, bu 3 büyük ligin biraz gerisinde kalıyor. Serie A'yı Kanal 24 yayınlarken, Fransa Ligue 1 ise geçen sezon olduğu gibi yine Kanal A ekranlarında olacak.

Bu sıcak ve sıkıcı yaz günlerinde iyi bir vakit geçirme aracı olacak bu maçlar. Herkese iyi seyirler dilerim.

Infected Mushroom - Becoming Insane


Heroes 2. Sezon Set Görüntüleri


Heroes'un 2. sezonuna az bir süre kaldı. Çekimler başlamış, set görüntüleri de internete düşmeye başlamış. Bu siteden 2. sezon set görüntülerine ulaşılıyor. Bu arada 2. sezonda kadroya katılacak yeni yüzler de yavaş yavaş belli olmaya başladı. Yine müthiş bir sezon bekliyor Heroes sevenleri. Bir an önce başlasın yeni sezon.

31 Temmuz 2007 Salı

Lost Video Oyunu

Sonunda Lost'un video oyunu da çıkıyor. PS3, Xbox 360 ve PC için hazırlanan oyunun ilk trailer'ı da yayınlanmış.

Lost 4. Sezon Sneak Peak

Lost'un 4. sezonunun başlamasına daha aylar var ama şimdiden 4. sezona ait görüntüler ve haberler gelmeye başladı. Bu görüntülerden biri de, geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir sneak peak. Videoda 'Dharma Girişim'e ait istasyonlardan 6.sı olan 'The Orchid'in orientation filmi yer alıyor.

25 Temmuz 2007 Çarşamba

Sinead O'Connor - Nothing Compares To You

Karışık Saatler'e


soyluluğumu anımsıyorum. Bir gece farkettim
sinemada mıydı bir şehirde mi bilmiyorum.

önce her şeyi ben hazırlıyorum sonra geliyorlar
saat ikide mi, içkide mi, on birde mi bilmiyorum.

karışıklık! Keçileri seviyorum tuz gibi
susuzlukta mı, şöyle akşamlarda mı bilmiyorum.

her şey bozuktur bir öğle yürüyüşünde
günlerin akıttığı ırmaklardan mı bilmiyorum.

ben tutunurum saatsiz bir yelkovana
saat ikide mi, kırılmada mı, on birde mi bilmiyorum.

adın bir güzelliğe yakışır elbet yakışır
bir intiharda mı, bir şiirde mi bilmiyorum.

Turgut Uyar

24 Temmuz 2007 Salı

I Do Not Love You Except Because I Love You


I do not love you except because I love you;
I go from loving to not loving you,
From waiting to not waiting for you
My heart moves from cold to fire.

I love you only because it's you the one I love;
I hate you deeply, and hating you
Bend to you, and the measure of my changing love for you
Is that I do not see you but love you blindly.

Maybe January light will consume
My heart with its cruel
Ray, stealing my key to true calm.

In this part of the story I am the one who
Dies, the only one, and I will die of love because I love you,
Because I love you, Love, in fire and blood.


Pablo Neruda

23 Temmuz 2007 Pazartesi

Gece Bitkileri - Cemal Süreya


Gece bitkilerinden korkuyorum,
Hayır, geceleri bitkilerden!
Gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır
Bana açtığın her telefon.

İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.

An ki fıskıyesi sonsuzluğun
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Macavity by T.S. Eliot


Macavity by T.S. Eliot

Macavity's a Mystery Cat: he's called the Hidden Paw--
For he's the master criminal who can defy the Law.
He's the bafflement of Scotland Yard, the Flying Squad's despair:
For when they reach the scene of crime--Macavity's not there!

Macavity, Macavity, there's no on like Macavity,
He's broken every human law, he breaks the law of gravity.
His powers of levitation would make a fakir stare,
And when you reach the scene of crime--Macavity's not there!
You may seek him in the basement, you may look up in the air--
But I tell you once and once again, Macavity's not there!

Macavity's a ginger cat, he's very tall and thin;
You would know him if you saw him, for his eyes are sunken in.
His brow is deeply lined with thought, his head is highly doomed;
His coat is dusty from neglect, his whiskers are uncombed.
He sways his head from side to side, with movements like a snake;
And when you think he's half asleep, he's always wide awake.

Macavity, Macavity, there's no one like Macavity,
For he's a fiend in feline shape, a monster of depravity.
You may meet him in a by-street, you may see him in the square--
But when a crime's discovered, then Macavity's not there!

He's outwardly respectable. (They say he cheats at cards.)
And his footprints are not found in any file of Scotland Yard's.
And when the larder's looted, or the jewel-case is rifled,
Or when the milk is missing, or another Peke's been stifled,
Or the greenhouse glass is broken, and the trellis past repair--
Ay, there's the wonder of the thing! Macavity's not there!

And when the Foreign Office finds a Treaty's gone astray,
Or the Admiralty lose some plans and drawings by the way,
There may be a scap of paper in the hall or on the stair--
But it's useless of investigate--Macavity's not there!
And when the loss has been disclosed, the Secret Service say:
"It must have been Macavity!"--but he's a mile away.
You'll be sure to find him resting, or a-licking of his thumbs,
Or engaged in doing complicated long division sums.

Macavity, Macavity, there's no one like Macacity,
There never was a Cat of such deceitfulness and suavity.
He always has an alibit, or one or two to spare:
And whatever time the deed took place--MACAVITY WASN'T THERE!
And they say that all the Cats whose wicked deeds are widely known
(I might mention Mungojerrie, I might mention Griddlebone)
Are nothing more than agents for the Cat who all the time
Just controls their operations: the Napoleon of Crime!


18 Haziran 2007 Pazartesi

Pan's Labyrinth


9. Uluslararası Eskişehir Film Festivali Pan'ın Labirenti'ni gündeme getirdi. Bu peri masalında 20. yüzyılın acımasız geçmişi gözler önüne seriliyor. Türkçe altyazı ile İspanyolca yayınlanan film "En İyi Yabancı Film" de dahil 6 Oscar'ı evine götürmüş idi. Ayrıca "En İyi Yönetmen" Oscar'ını da hakettiğini söyleyenler az değil. Bu dalda hiç Oscar alamayan Martin Scorsese'e kıyak yapıldığı bir gerçek.

Filmi anlatmak istersek işe Ofelia'dan başlamalıyız. Öksüz İspanyol kızın annesi Francisco Franco'nun ordusunda görevli bir yüzbaşıyla evlenmiştir. 1944'te Yüzbaşı Vidal'in isyancılarla mücadelenin yürütüldüğü kampına doğru yola çıkarlar. Ofelia kampa vardıklarında, yol boyunca kendilerini takip eden bir böceğin peşi sıra ormanın içinde bulunan taş sütunlara gider. İşte büyülü ve ölümcül derecede ciddi olayların başladığı yer burasıdır.

Yetişkinler için masal konseptine uyan filmde İspanya'nın diktatörlük altında yönetildiği, karanlık dönemi, savaşın tüm acı gerçekleri ve bir peri masalı eşliğinde öyle bir harmanlanmış ki, bir an masal dünyasında hayallere kapılmanın verdiği hazzı yaşıyor, bir an sonra ölümün soğuk yüzüyle karşılaşıp irkiliyorsunuz.

Fantastik öğeleri kanlı sahnelerle birleştiren Pan'ın Labirenti orjinalliği ile şimdiden klasikler arasına girmiş durumda.

Alıntı: hafif.org , woofwoof

Shrek'in Gerçek Hayatı: Maurice Tillet


Çok sevilen (koltuğunu bile yapmışlar) ve önümüzdeki günlerde 3 ncü bölümünü izleme olnağı bulacağımız Shrek animasyon kahramanı meğer gerçekmiş.

İngilizce Wiki ye göre; Maurice Tillet 1903 te Fransa da doğmuş. 14 dil konuşabilecek kadar zeki bir insanmış. Ayrıca iyi bir şairmiş.
20 li yaşlarda geçirdiği, nadir görülen bir hastalık (acromegaly), nedeniyle kemik yapısı kontrolsüzce büyümüş ve görünüşünde ciddi değişiklikler olmuş. Görünümü nedeniyle rencide edilen Tillet Amerika ya yerleşmiş ve Fransız Meleği (The Rench Angel) ünvanı ile profesyonel güreşçi olmuş. Kendisine takılan isim ise Rinklerin Korkunç Devi (Freak Ogre of the Ring). Kariyerindeki en büyük olay 1944 te AWAW(American Wrestling Association World) şampiyonu Steve Caset(Crusher) i yenmesi olmuş.

Daha sonraki dönemde Tillet, iş adamı Patrick Kelly 'nin de içinde bulunduğu pek çok insanın dostane yaklaşımlarına rağmen inzivaya çekilmiş. Kelly ve Tillet, Tillet 'in evinde sık sık satranç oynamışlar (*).

Tillet 1954 'te kalp kırizinden ölmüş. Güreş şampiyonu Booby Managoff tarafından Tillet 'in 3 adet plastik yüz maskesi yapılmış(kendi onayı ile). Maskelerden biri Milo Steinborn 'a verilmiş, bu maske sonradan York Barbell Museum 'a bağışlanmış. İkincisi Patrick Kelly 'ye verilmiş ve yıllarca ofis masasında kalmış(*). Üçüncü maske Lowa 'daki Uluslar Arası Güreş Müzesi 'ne (International Wrestling Museum) bağışlanmış.

Tillet 'in, 1950 'de Louis Linck tarafından yapılmış küçük bir büstü Chicago 'daki Museum of Surgical Science (Cerrahi Bilimler Müzesi) 'nde sergilenmekteymiş.

(*)Paranormal Anektod: 1980 de Patrick Kelly bilgisayarlı bir satranç oyun makinesi kurmuş (Tillet 'in maskesinin yanına). Bir sabah makine Kelly nin ayarladığından farklı bir oyun sitili kulanmış; 18. yüzyıl Fransız Açılışı. Kelly biraz bakınıca makinenin fişenin bile takılı olmadığını görmüş. Kelly XRay ile maske ve cihazı kontrol etmiş ve olağan dışı bir şey bulamamış. Kelly 'nin iddiası bu.

Shrek in yapımcıları acaba Tillet 'ten mi ilham aldılar? Açıkcası bu konuda bir bilgi görmedim. Fakat benzerlik gerçek.


Alıntı: hafif.org, poshet303

Aşkın Tarifleri


Efenim; unutamadığım bir aşkın öyküsünü anlatacağımı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Unutmadığım aşk yok, acaba problem bende mi diye düşünmüyor değilim. Velhasıl bu kadar çok aşk üzerine, kendi aşklarımız üzerine yazıp dururken; aşkın tarihini ve tarifini merak ettiniz mi? Ben bu yazıda dönemlere ve felsefelere göre aşk tariflerini vermeye çalışacağım. Zamanlara ve burçlara çok dikkat ettim, o yüzden şimdiden bir eleştiri gelirse karşı cevaba geçeceğimi söylemek isterim. Ayrıca yiğenler çok üstüme gelmeyin, aşk yani konu. Güzel güzel konuşalım.

Aşk kişiden kişiye; toplumdan topluma; zamandan zaman değişen bir olgu. Kimileri için bir fenomen, kimileri için gelip geçici bir şey. Aşk; Goethe'nin Genç Werther'in Acıları,, Fuzuli'nin Leyla ile Mecnu'nu, Ehmede Xan'nin Mem û Zin'i Vedat Türkali’nin Birgün Tek Başınası ve daha ismini sayamadığım nice kitabın kahramanı……Üç harfli bir kelime aşk, kısacık. Ancak hayatımızda anlamı büyük. TDK'ya göreyse aşırı sevgi ve bağlılık duygusu.
İnsanı insan yapan en önemli özelliklerden biri sevgi. Aşk ise onun bir türevi. Aşkın da sevgi gibi birçok türü var: Vatan aşkı, tanrı aşkı, devrim aşkı vs…O’da nesnesine göre farklı anlamlar taşır kuşkusuz. Bu yüzden de ilk soru aşk ama hangi aşk? Yöneltilen kişi, durum değişse bile sonuç ve özellikler aynı değil midir? Bir sufinin tanrı aşkıyla cinsler arasındaki aşk veya bir militanın bayrağına duyduğu aşk. Sonuçta hayatını aşık olduğu şeye göre biçimlendirir ve onun için ölümü göze alır. Aragon’un büyük aşkı Elsa’ya yazdığı mutlu aşk yoktur dizelerini kim unutabilir. Aşk ile ilgili sorular öyle çok ki! Yazıyı yazarken bile bütün bu soruların cevapları çıkmadı. Neden aşık değilken, kendimizi mutsuz sayıyoruz? Neden aşıkken mutlu olamıyoruz? Aşk iyilikten anlamaz deniyordu bir filmde, neden? Ne kadar çok acı çekersek aşkta, o kadar yüceleştiriyoruz, neden? Yoksa hepimiz sadist miyiz?

"Aşk tek kişiliktir", der şiirinde Yılmaz Odabaşı. Bu tekil bir düşüncenin ürünüdür. Karşılık olmadan, tek başına bir duygu yaşanabilir mi? Ötekiyle birlikte yaşanabilir duyguyu tekile indirgemek, tek başına yaşamak sadece bir yanılsamadır, umuttur. Paylaşımın olmadığı bir yerde duyguyu kendi içinde yeşertmek, beslemektir. Goethe Genç Werther’in Acıları isimli kitabında böyle bir aşkı anlatır. Werther aşıktır ve kendi kendine hikayeler yazar. Sonu ise intihar ile sonuçlanır. Ayrıca karşılığı olmayan aşkın daha da yüceleştirildiğini, büyütüldüğünü eklemek isterim. Öyle ya! Acılar çoğalır. Onu görmek için çırpınırsınız, ona söylemek istediğiniz bir sürü şey vardır. Ancak söyleyemezsiniz, ya da söyleseniz bile aynı karşılığı alamazsınız. Ayrıca daha ergen yaşlarda sık sık aşık olunduğu ve bunların birçoğunun karşılıksız kaldığını unutmamak gerekiyor. Burada varoloşçulara ve Hegel’e bir göz atabiliriz. Hegel’e göre akla uygun olan gerçektir. Aşk da mutlak aklın sonucudur. Mutlak akıl aşkın, kendi kendisine yeten, kendi kendisinin mutlak olarak bilincinde olan, tam olarak bağımsız bir varlık olmaya çalışmaktadır. Şurada karşılıksız aşk sendromu ile ilgili detaylı bilgi bulabilirsiniz.
Varoluşçuluk: insanın dünyaya yokluğu getiren bir varlık olarak terkedilmişlik, hiçlik ve anlamsızlık içinde boğulduğunu, tutunabilecekleri bir dalın olmadığını öne sürer. Varoluşçulardan bahsedip, Sartre’ nin aşk hakkındaki düşüncelerini yazmamak olmaz. Sartre; Bulantı kitabında yaşamın temelsizliğine vurgu yapar. Kitabın kahramanı Roquentin’den bir alıntı:

Her şey temelsizdir, Şu park, şu kent, ben. Bunu fark ettiniz mi mideniz bulanır (syf:188)

Felsefeyle birlikte edebi yapıtlarında aşka cinselliğe nasıl baktığını yansıtan Sartre, bir hiç olan kendinde varolan her şeyi –ki buna aşk da dahildir- hiçlediği gün, bütün özgürlüğüne sahip olacaktır. (Gürdal Aksoy Aşkın Sonu mu. Syf. 27) Ona göre insan özgür olduğu halde, onu dönüştüren, onun özgürlüğünü sınırlayan, onu tanımlayan, onu bir nesneye dönüştüren şeyler vardır. Bunlardan biri de aşktır. Bu yüzden de aşk bir tehdit ve aynı zamanda bir savaştır. Bu savaşta ben ve öteki kavramları karışmamalı ve birleşmemelidir. Yani aşkta da özgür olunmalıdır. Simon De Beauvoir ile yaşadıkları ilişki düşünülürse aşka bakışları daha rahat anlaşılabilinir. Aşktan bahsederken; Nietzche'den bahsetmemek olmaz. Pek İnsanca kitabında “biz arzulanana değil, arzulamanın kendisine aşığız” der. Üstinsan tanımını ortaya atan Nietzche, "seni öldürmeyen şey güçlendirir" demiştir. Aynı şey aşk için de geçerlidir. Lou Salome duyduğu aşk acısı onu öldürmediği gibi daha da güçlendirmiştir. Salome’yi elde etmek değil, onu arzulamaya aşıktır. Bu yüzden de onun en yakın dostu Paul Ree ile aralarında kurduğu ilişkiye de ses çıkarmaz. Umutsuz bir aşıktır, daha doğrusu umuda aşıktır. Sonuçta Salome kendi yoluna devam eder. Nietzche’de daha güçlü olarak kitaplarını yazmaya hem de deli gibi yazmaya devam eder. Wagner’in karısı Cosima Wagner ile yaşadığı da böyle bir aşktır. Kavuşamama, acı çekme hallerini sever.

Sosyalizmde aşk
Dünyaya bir siyasal düşünür olarak adını duyuran Karl Marks karısı Jenny'i çok sever. Onun için şiirler yazar. Ancak bu şiirler hiçbir zaman çok önemli olmaz. Yani edebi anlamda bir değeri yoktur. Sadece bir dönemi ve tarihi anlamak için değerlidir. Jenny dönemin en güzel genç kızlarından biri ve birçok evlilik teklifi almasına rağmen, hepsini ret eder ve Karl’ı seçer. Ailesi bu duruma tepki gösterir. Çünkü Karl Jenny’den 4 yaş küçüktü ve zengin, soylu bir aileden gelmiyordu. Nişanlanırlar ve nişanlarını 7 yıl saklamak zorunda kalırlar. Jenny’nin ölümünden sonra yakın dostları Engels “Mağripli artık yaşayamaz” der. Çok kısa bir süre sonra da Marks hayata gözlerini yumar.
Siyasal tutkular hayatta nasıl önemli bir yer kaplıyorsa, bireysel tutkularda öyledir. Ancak sosyalistlere göre aşkta sınıf bilincine uygun olarak yaşanmalıdır. Böyle olunca da sanatçılar ikisi arasında bir seçim yapmaları gerektiğine inanmışlardır. Marksist öğreti kadın sorunu ve cinsellik üzerine birçok şey söylemelerine rağmen direkt aşk üzerine yazmamıştır. Belki dönemin sosyal yapısı içinde aşk çok ikinci planda kalıyordu. Özellikle Marksist hareketler aşka bir dönem burjuva alışkanlığı, ideolojiye zarar veren bir unsur olarak bakmışlardır. Öyle ya! Bütün ideolojiler kesin bir bağlılık isterler. Bu bağlılığın başka bir araçla bozulmasını istemezler. Oysa bütün mücadeleler ancak birlikte yürütülebilir. Aşk buna engel değil, destekleyen bir unsurdur. Pek çok kişi de sosyalist anlayışın sınırsız özgürlük getirdiğini ve herkesle birlikte olunacağını ileri sürmüştü. Oysa ki cinsel özgürlük kavramı kadının kendi bedeni üzerinde söz hakkı olduğunu, kendi seçimiyle biriyle birlikte olabileceği anlayışını dayatıyordu. Sosyalist anlayışa göre aşk veya sevgi her şeyden önce üretim ilişkilerine göre şekillenmelidir. Aşk aynı zamanda bir üretimdir, onu nasıl tükettiğimiz nasıl yeni bir aşka yelken açtığımız değil; onu nasıl beslediğimizdir önemli olan.

İlahi Aşk
Ozanlığının yanı sıra dili, düşünceleri, işlediği konularla Anadolu'da gelişen Türk edebiyatının en büyük adlarından sayılan Yunus Emre, yalnız halk ve tekke şiirini değil, divan şiirini de etkiledi, yaşarlığını çağlar boyu sürdürdü. Hece ve aruzla yazdığı şiirlerinde sevgiyi temel aldı. Tasavvufla, İslam düşüncesiyle beslenen dizelerinde insanın kendisiyle, nesnelerle, Allah'la ilişkilerini işledi, ölüm, doğum, yaşama bağlılık, ilahi adalet, insan sevgisi gibi konuları ele aldı. Yunus Emre tanrıyı ulaşılmaz bir yere koymaz. Tanrı her yerdedir. İnsanı yaratan tanrı olduğuna göre, tanrıya ulaşmanın birinci yolu insana ulaşmaktır. Bu yüzden de bütün insanları; din, dil, ırk, cinsiyet ayırmadan sever. İnsan ne kadar kötü olursa olsun, haktan dolayı, yaratandan dolayı onu sevmeliyiz diye düşünür. “Yaratılmışı sev, yaratandan ötürü” dizeleri Yunus Emre’ye aittir.

Anam aşk, babam aşk, Peygamberim aşk, Allahım aşk, Ben bir aşk çocuğuyum, Bu aleme aşkı ve sevgiyi söylemeye geldim." / Mevlana

Dizelerini yazan Mevlana hakkında şurada bilgi bulabilirsiniz.

Aslolan aşktır hayatta. gerisi, lâf ü güzaf

diyen Fuzuli'den bahsetmeden olmaz. 1556 yılında ölen Fuzuli, islami bilimler eğitimi almıştır. Ağırlıklı olarak tasavvuf, ayrılık acısı ve aşk üzerine yazmıştır. Leyla ile Mecnun en bilinen eserlerindendir. Leyla ile Mecnun küçük yaştan beri birbirlerine aşıktır. Leyla’nın ailesi bu aşka izin vermez. Mecnun Leyla’nın aşkına çöllere düşer. Başkasıyla evlendirilen Leyla’nın kocası bir süre sonra ölür. Çölde Mecnun’u aramaya başlar, Leyla. Mecnun ise bütün maddi şeylerden sıyrılmış, bir ruh olarak yaşamaya başlamıştır. Leyla’yı görünce tanımaz. “Leyla benim içimde, sen kimsin?” diye sorar. Bir süre sonra Leyla ölür ve ardından Mecnun’da hayata gözlerini yumar. Bu efsane kavuşamayan bütün aşıklar için söylenmeye başlar.

Alıntı: hafif.org, nevdalist

16 Haziran 2007 Cumartesi

O ve Ben

Sana koşuyorum bir vapurun içinden
Ölmemek, delirmemek için.
Yaşamak; bütün adetlerden uzak
Yaşamak.
Hayır değil, değil sıcak
Dudaklarının hatırası
Değil saçlarının kokusu
Hiçbiri değil.
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde
Ben onsuz edemem.
Eli elimin içinde olmalı.
Gözlerine bakmalıyım
Sesini işitmeliyim
Beraber yemek yemeliyiz
Ara sıra gülmeliyiz.
Yapamam, onsuz edemem
Bana su, bana ekmek, bana zehir
Bana tad, bana uyku
Gibi gelen çirkin kızım
Sensiz edemem.

Sait Faik Abasıyanık

Monolog

beni anlaman için anlattıkça
kendini arıyorsun anlattıklarımda
beni anlamak umurunda değil.
kendini anlattıkça
beni arıyorsun anlattıklarında
beni anlamak umurunda değil.
Farkına vardık ki
bir zamanlar çoktuk
çocuktuk
büyüdükçe azaldık.

ÖZER BAL

Elif Şafak'tan

"bir başka ülkeye, bir başka şehre, bir başka ben’e yolculuk etmek, oraya varınca da usul usul, sinsi sinsi ve kendi kendine dahi itiraf etmeden yeni yerine yerleşmeye başlamak değil sebebi. ismini anmamak değil; ne de öyle bile bile kaçınmak seni başkalarıyla konuşmaktan. tam tersine, rahatlıkla, sıklıkla umarsızca anıyorum adını, kalabalıklar arasında. yeter ki kendimi seni düşünürken yalnız, yalnızken seni düşünür bulmayayım..."

İstanbul, Elif Şafak

Maveraünnehir Dökülmez

belki seni severim umurumdasın
yalnızsın, yaralısın, sarışınsın
bir kedi yavrusunun damdan düşüşü
kadarsın, ılıksın, suçlusun.

çocuklar kızmazlar bana gidersem
susarlar derslerde -bu iyi- denklem çözmezler
fatih istanbul'u alır mı bilmem
ama maveraünnehir dökülmez!

önce ben öperim gizli yerlerinden
sıcak yerlerinden, buruk yerlerinden, korkak yerlerinden
sonra bütün mahalle öper umurumdasın
çocuklar kızmazlar bana dönersem
nasılsa maveraünnehir dökülmez!

bileyciler, çingeneler, teneke tamircileri...
her sözcük bir mermi gibidir bana
bir kadını bir kadın gibi izinsiz sevemem.

belki umurumdasın evet umurumdasın
bir yaprak düşer yere; çıt. işte sonbahar
gibisin, ıslaksın, çok uzaktasın.

Altay Öktem

Karma: You Gotta Love It


Satın almak için tıklayın...

'Lost karanlık bir şekilde bitmeyecek'


Lost'un yapımcılarından Carlton Cuse, 2010 yılında sona erecek Lost'ta, tüm soruların cevaplanacağını ve karanlık bir şekilde sona ermeyeceğini söyledi. Tüm izleyenleri tatmin edecek bir finalin mümkün olmadığını açıklayan Cuse, hikayenin mantıklı bir sonu olacağını da ekledi. 'Lost' 16'şar bölümden oluşacak 3 sezonla, 2010 yılında sona erecek.

İlgili yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

Sylar Öldü mü?


Spoiler içerir!


'Heroes'un kötü adamı Sylar (Zachary Quinto), sezon finalinde (How To Stop An Exploding Man) Hiro tarafından kılıçla öldürülüyordu. Dizi fanatikleri tarafından en çok merak edilen sorulardan biri de, Sylar'ın gerçekten ölüp ölmediği konusuydu. Aslında Sylar'ın kanalizasyon çukuruna girip kaybolması, bu konu hakkında bir ipucu veriyordu. AccessHollywood sitesine bir açıklama yapan Quinto, Sylar'ın 2. sezonda yine dizinin devamlı karakterlerinden biri olacağını açıklamış.

15 Haziran 2007 Cuma

Nikbinlik

NİKBİNLİK

Güzel günler göreceğiz çocuklar,
güneşli günler
göre-
-ceğiz...
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
ışıklı maviliklere
süre-
-ceğiz...
Açtık mıydı hele bir
son vitesi,
adedi devir.
Motorun sesi.
Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir
ne harikûlâdedir
160 kilometre giderken öpüşmesi...

Hani şimdi bize
cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
yalnız cumaları
yalnız pazarları..
Hani şimdi biz
bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
ışıklı caddelerde mağazaları,
hani bunlar
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
açılır kara kaplı kitap:
zindan..
Kayış kapar kolumuzu
kırılan kemik
kan.
Hani şimdi bizim soframıza
haftada bir et gelir.
Ve
çocuklarımız işten eve
sapsarı iskelet gelir..
Hani şimdi biz..
İnanın:
güzel günler göreceğiz çocuklar
güneşli günler
göre-
-ceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
ışıklı maviliklere
süre-
-ceğiz.....

14 Haziran 2007 Perşembe

'Star Dust' Flash Oyunu

Başrollerinde Robert De Niro, Michelle Pfeiffer, Claire Danes, Sienna Miller ve Charlie Cox'un rol aldığı, müzikal bir film Star Dust. Türkiye'de 5 Ekim'de gösterime girecek. O vakite kadar siz de filmin oyununu oynayabilirsiniz. Yapmanız gereken şey, duvarın tahrip olmuş kısmından birinin geçişini engellemek.

http://www.stardustmovie.com/assets/games/wall/

10 Haziran 2007 Pazar

Güzel Bir Lost Oyunu

Lostseverler için çok eğlenceli bir oyun. Tek yapmanız gereken, 20 Lost karakterini gözlerinden tanımak. Kolay gelsin.

http://www.learnarea.com/hmdesign/download/lost.swf

Hayko Cepkin - Tanışma Bitti


1. Yalnız Kalsın - Intro
2. Yalnız Kalsın
3. 777 - Intro
4. 777
5. Bertaraf Et
6. Sonra Görüşelim
7. Sıkı Tutun - Intro
8. Sıkı Tutun
9. Kaos - Intro
10. Kaos
11. Ölüyorum
12. Siren
13. Melekler - Intro
14. Melekler
15. Bilmezsin
16. Bonus

Hayko Cepkin'in ikinci albümü. İlk albümünü çok beğenmiştim. Bence çok iyi müzik yapıyor Hayko Cepkin. Bu albüm de ilkinden kat be kat güzel olmuş. İnternette albümün çıkacağı haberini duyunca çok sevinmiştim, heyecanla bekledim ve geçen gün çıktı. Şimdi art arda dinliyorum albümü. Her dinlediğimde ayrı keyif alıyorum. Albümün ana teması korku. Gerçekten de korkuyorsunuz albümü dinlerken. Hayko Cepkin'in zaten böyle bi gothic havası var. Araf'ın müziklerini de o yapmıştı zaten ve bence o da harika olmuştu. Son zamanlarda dinlediğim en iyi albümler listemde Gripin'i altedip, birinci sıraya yerleşmiştir bu albüm.




Altı üstü beş metreydi, dertlerinin birikimi.
Belki biter dedin ama, sen kaparsan gözlerini.
Bertaraf et her şeyini, kıymetini kısmetini.
Belki yarın gelir ama, bugün seni sevmedi ki..


Özge Fışkın - Kilitler


1- Bıraktım
2- Neşter
3- Ölümsüz
4- Bahçe
5- Unutulurmuş
6- Mucize
7- Sonra
8- Çok
9- Kilitler
10- Kalbinden Vursun



İlk kez Barda filminin soundtrack albümünde dinledim Özge Fışkın'ı. İki parçayı o seslendirmişti albümde. Sesi ve yorumu çok hoşuma gitmişti. Bir çok ünlüye vokal yapmış daha öncesinde. Şimdi de kendi albümünü çıkarmış. Cenk Eroğlu ve Levent Yüksel'in katkılarıyla çıkmış albüm. Albümde 10 parça var. Beklediğim kadar güzel değil ama yine de beğendim albümü. 'Bıraktım' ve Levent Yüksel'le birlikte seslendirdikleri 'Unutulurmuş', albümün en güzel parçaları bence. Klipte henüz hiçbir parçaya klip çekilmemiş ama çıkış parçası olarak, başka bir güzel parça olan 'Bıraktım' seçilmiş. Üçü hariç, diğer parçaların hepsinin sözleri Özge Fışkın'a ait. Sakin bir albüm. Şu anda bu albümü dinliyorum, yani tam bu saatlerin albümü diyebilirim. Aşağıdaki linkte Barda Soundtrack albümünde yer alan ve Özge Fışkın'ın seslendirdiği 'Yabancı' için yapılan bir video var.




Başka bir şehir burası,
ışıkları yabancı.
Daha önce karşılaşmadık...

Başka bir sokak burası,
duvarları yabancı.
Daha önce selamlaşmadık...

Başka bir yer burası,
odaları yabancı.
Daha önce hiç sevişmedik...

Bir sen yoksun,
bir de umutlarım.
Sevgi yoksun,
aah korkuyorum...
(Korkuyorum)


Üçnoktabir - Sabaha Karşı


1- Değişmem
2- Ölmeden Ünlü Olsam
3- Film
4- Bahçe
5- Dediler Ki
6- İki Mutsuz
7- Öbür Gün
8- Hırsız
9- Tünel
10- Hkb


Grubun eski adı Spitney Beers. Bir çok yerli ve yabancı şarkıyı cover yapmışlar. Spitney Beers'ken de bi kaç kez dinlemiştim. Ama isim değiştirip, Üçnoktabir olduklarında, ilk kez Barda Soundtrack albümünde, bir Selim Demirdelen parçası olan 'Dediler Ki'yle dinledim. En sevdiğim parçalardan biridir bu şarkı. Üçnoktabir harika yorumlamış. Grup 4 kişiden oluşuyor. Vokalist Melis Danişmend'in müthiş bir sesi var. Hatta şimdiden Şebnem Ferah'ın koltuğuna aday göstermişler bile. Albümleri dün çıktı. Tam beklediğim gibi, güzel bir albüm olmuş. Albümün öne çıkan parçaları, 'Değişmem' ve 'Hkb'. İlk kliplerini de 'Değişmem'e çekmişler.


...ben gülmeyen bir suratım
yarım kalmış fıkrayım
ben içimde bir tuhafım
dışımda hep insanım...


Mat - Mat


01- Kolay Değil
02- İstanbul
03- Herkes Biliyor
04- Neden Bilmem
05- Clementine
06- Hiç Bırakma
07- Zee
08- Ihanet
09- Gibi Gibi
10- Tutsaklık
11- Yosun
12- Götür Beni
13- Epi




Rock müzik nedir, nasıl yapılır sorusunun cevabını çok güzel veriyor Mat. Yaptıkları müziğe, gönül rahatlığıyla rock müzik diyebiliriz. İlk profesyonel albümlerini çıkarmışlar ama üstlerine sinen amatörlük hala çıkmamış. Bu da iyi bişey aslında. Hatta onlar için 'en amatör profesyoneller' deniyormuş. Albümde 13 parça var. 3 tanesi enstrümental. Barış Manço'nun 'Gibi Gibi'sini cover yapmışlar, harika olmuş bence. Albümün öne çıkan parçaları 'Yosun' ve 'Kolay Değil'. 'Yosun'a, daha albümleri çıkmadan önce amatör bir klip çekmişler, albüm çıktıktan sonra da üzerinde düzenlemeler yapıp, tekrar yayınlamışlar. 10. Tuborg Roxy Müzik Günleri'nde 2. olmuşlar. Şarkıları www.myspace.com/sahneyebibira adresinden dinleyebilirsiniz. Videoları ise www.matonline.net/video.htm adresinde.





...yeni bir zaman, yeni bir mekan, yeni bir hayat olmalı
herkes umutla yüzerken beni yosun tutmamalı...


The Verve - Bittersweet Symphony

Ne güzel şarkıdır 'Bittersweet Symphony'. 10 yıllık şarkı ama şimdi dinlerken aklıma geldi tekrardan. Bir de 'Cruel Intentions' ın soundtrack albümünde yer alıyordu yanılmıyorsam.



'Cause it's a bittersweet symphony, this life
Trying to make ends meet
You're a slave to money then you die
I'll take you down the only road I've ever been down
You know the one that takes you to the places
where all the veins meet yeah

No change, I can't change
I can't change, I can't change
But I'm here in my mind
I am here in my mind
But I'm a million different people
from one day to the next
I can't change my mind
No, no, no, no, no, no, no,no,no,no,no,no(fading away)

Well I never pray
But tonight I'm on my knees yeah
I need to hear some sounds that recognize the pain in me, yeah
I let the melody shine, let it cleanse my mind, I feel free now
But the airways are clean and there's nobody singing to me now

No change, I can't change
I can't change, I can't change
But I'm here in my mind
I am here in my mind
And I'm a million different people
from one day to the next
I can't change my mind
No, no, no, no, no, no, no
I can't change
I can't change it

'Cause it's a bittersweet symphony, this life
Trying to make ends meet
Trying to find some money then you die
I'll take you down the only road I've ever been down
You know the one that takes you to the places
where all the veins meet yeah

You know I can't change, I can't change
I can't change, I can't change
But I'm here in my mind
I am here in my mind
And I'm a million different people
from one day to the next
I can't change my mind
No, no, no, no, no

I can't change my mind
no, no, no, no, no,
I can't change
Can't change my body,
no, no, no

I'll take you down the only road I've ever been down
I'll take you down the only road I've ever been down
Been down
Ever been down
Ever been down
Ever been down
Ever been down
That you've ever been down
That you've ever been down

My Name Is Earl


En sevdiğim komedi dizisidir 'My Name Is Earl'. Bir de 'Cheers' izlerdim de artık yok. Dizi bi kere çok renkli. Yani diğer dizilerden daha da renkli çekilmiş. Bu bakımdan izlenebilitesi daha da artıyor. Oyuncuların, özellikle de Jason Lee'nin, başarısına değinmeye gerek yok herhalde. Senaryo da çok iyi yazılıyor. Ee, daha ne olsun. Diziyi henüz izlememiş olanlar için, işte konu:

Hayatında kimseye yararı dokunmamış Earl, bir gün kazı-kazan kartından 100.000 dolar kazanır. Ancak ödülü kazandıktan hemen sonra, daha parayı alamadan trafik kazası geçirmesi ve bu sırada da kazı-kazan kartını kaybetmesi yaşamını Karma felsefesine göre düzenlemesine neden olur.

Earl'e erkek kardeşi Randy, Randy'nin sevgilisi Meksikalı ve otel hizmetçisi olan Catalina yardımcı olmaktadır. Onların yardımı ile Earl hayatı boyunca yaptığı yanlışları düzeltmektedir. Ancak eski karısı Joy onu engellemekte ve ikramiyeyi ele geçirmeye çalışmaktadır.

Oyuncular:


Dizi, Türkiye'de Salı günleri saat 21.30'da CNBC-e ekranlarında.

Dizinin CNBC-e Sayfası

Fan Sitesi

Hayden Fena 'Kek'lenmiş

Heroes dizisinin 'Claire Bennet'i, 17 yaşındaki tatlı kız Hayden Panettiere, MTV'de yayınlanan ve Ashton Kutcher'ın sunduğu Punk'd'a fena malzeme olmuş. O sinir harbinde bile şirinliğinden birşey kaybetmiyor.

Lost Anketleri


Lost olmadan olmaz. 3. sezon da sona erdi ve yeni sezon için tam 9 ay beklemek zorundayız. Verilen bu arayı, Heroes, Prison Break gibi dizileri izleyerek geçiririz dedik ama malum onlar da yaz tatiline girdiler. Sıkı Lost hayranları için hazırlanmış bir 3. sezon testi aşağıdaki linkte. Bakalım ne kadar dikkatlisiniz...

http://lost.about.com/library/quiz/bl_season3_quiz.htm