18 Ekim 2007 Perşembe

Ruhsuzlar Onbiri

Dün akşam Ali Sami Yen'de birşeyler oldu ama olan bitenin adını koyamadım ben. Futbol mücadelesi diye geçiyordu ismi ama benim bildiğim futbolla pek bir alakası yoktu dönen atraksiyonun. 22 tane adamı koymuşlar sahanın ortasına, ayaklarına gelen toplara dan-dun vuruyorlardı habire. 90 dakika boyunca olan biten buydu. Aslında daha çok bir psikolojik deneye benziyordu izlediklerim. Yani sanki birileri, taraftarlar üzerinde yeni birşeyler deniyorlardı. "Bakın abicim, top ayağınıza gelince, alakasız yerlere vurun. Sakın 2-3 kez ardarda top çevireyim demeyin. Ha çevirdiniz diyelim, sakın ha gol pozisyonuna girmeyin, hadi ona da girdiniz diyelim, ne bileyim abi, topa dizinizle vurun, kaleye bakmadan, kafanızı kaldırmadan sallapati vurun işte topa ya." Evet ya dün akşam olanlar tam da bunun gibi birşeydi. Yunanistan'ın nasıl oynadığı beni alakadar etmez de, bizimkiler tam bir rezildi, ruhsuzdu, şımarıktı, sopalıktı, amatördü, kötüydü. 11 kişinin içinden 1 tane adam çıkmaz mı top çevirecek, ruhuyla oynayacak? Bu kadar gaz verirsen, biryerlerini kaldırırsan bu eğitimsiz bu cahil çocukların, daha çok saç-baş yolarız biz. Medyada son aylarda bir milli takıma gaz verme furyasıdır gidiyor. Hele o reklamlar nedir öyle ya? Aurelio'ya İstiklal Marşı söyletmeler, tüm Türkiye'nin sahada birer futbolcu gibi yüreğini ortaya koyduğu imajı vermeler... Tiksindim bunlardan. Bir de "Şehitler için oynayacağız." demezler mi, iyice midem bulandı. İyi ki kaybetti dün Türkiye. Çünkü eğer kazansaydı, futbola olan saygım daha da azalacaktı. Tıpkı dünkü beceriksiz Yunanistan'ın Avrupa Şampiyonu olduğunda hissettiğim gibi. İbrahim Üzülmez, geyşalara has saç modeliyle çıktığı maçta hiçbir olumlu hareket yapamazken, kendi koridorunu yol geçen hanına çevirdi. Middlesbrough'da forma yüzü göremeyen Tuncay'ın içler acısı halini gördük dün yine. Gökhan Ünal, hakkındaki tüm şişirmelerin palavra olduğunu ve sadece Süper Lig'de futbol oynayabilecek çapta bir futbolcu olduğunu tekrar gösterdi bize sağolsun. Ümit Karan ayakta durabilseydi, birşeyler yapacaktı aslında. Aurelio belki de en sivrilen isimdi maçta. Pek bir yararlı hareketi olmasa da, diğer beceriksizlerin arasında göze battı. Servet, her zamanki Servet işte, maça heyecan katıyor adam. "Lan top Servet'e geliyor, kesin gol yedik bak." Kendisini futbol sahalarında top oynarken değil de, sebze halinde kabzımal olarak görmek isterim şahsen. Volkan birkaç top kurtardı, şimdi Allah'ı var. Sahadaki diğer futbolcuların adını anmaya bile gerek yok. Birkaç laf da Fatih Terim'e. Bu adama noldu onu anlamıyorum. Nerede Galatasaray'a altın yıllarını yaşatan İmparator Terim, nerede Milli Takım'ı çöküşe sürükleyen beceriksiz Terim? Bir de her maçtan sonra, yaptığı akıl almaz hataları görmezden gelip, konuyu başka yerlere çekmek ve kendini aklamaya çalışmak da neyin nesi? "Ben ders almam, ders veririm." ne demek hocam? Bence de istifa etmeli ama 2 maç kalmışken bu daha büyük sorunlara neden olacak. Ama olsun, zaten çıkmayalım biz gruplardan. Bir de Avrupa Şampiyonası'nda izleyip bu takımı, daha da kahrolmayalım, dünyaya rezil etmeyelim kendimizi. Futbol gitgide futbol olmaktan çıkıyor galiba.

12 Ekim 2007 Cuma

5 Tane (Yabancı)

Burası benim kişisel blogumsa, siz de benim dinlediğim şarkıları bilmek zorundasınız :P Bunlar da yabancı şarkılar:

1 - Explosions In The Sky - First Breath After Coma
2 - God Is An Astronaut - Grace Descending
3 - Infected Mushroom - Becoming Insane
4 - Yann Tiersen - Summer 78
5 - Dolores O'Riordan - When We Were Young