6 Şubat 2008 Çarşamba

Ulak


Çağan Irmak yine yapmış yapacağını. Tipik bir Çağan Irmak hikayesi ve filmi... 'Ulak'ta, 'Babam ve Oğlum'dakine benzer direkt mesajlar yok. Çağan Irmak bu kez seyirciyi daha fazla yormak ve düşündürmek istemiş belli. Filmin bir ana konusunu bulamadım ben. Okuduğum hiçbir yorumda da böyle bir konudan sözedilmiyor. Tamam, tanıtım metinlerinde Hekim Zekeriya'nın köy köy dolaşıp, çocuklara Ulak İbrahim'in masalını anlattığı yazıyor ama benim kastettiğim konu bu değil. Yani bir üst metin yok filmde. Buna karşılık bir çok alt metne sahip.
Çetin Tekindor'un canlandırdığı Hekim Zekeriya, bir gezgin. Köy köy geziyor ve çocuklara, kendi uydurduğu, biraz dramatik ve bol miktarda da psikolojik ve hatta çocuklar için epey bir fantastik öğeler barındıran, Ulak İbrahim'in masalını anlatıyor. Son gittiği köyde, bu görevini yerine getirmek biraz güç oluyor, çünkü o köyde, masaldaki kötü insanlara benzeyen köylüler bol miktarda bulunuyor. Ancak Zekeriya yılmıyor ve masalını tamamlıyor. Hem de müthiş bir sonla.
Çağan Irmak, filmi yazarken, belli ki bir çok filmden ve efsaneden etkilenmiş. Filmin o masalsı anlatımı ve çocuklar üzerinden hikayeyi anlatma biçimi bana, 'Pan's Labyrinth'i anımsattı. Düzeni bozulmuş köy imajı ise, Shyamalan'ın 'The Village'ı ile benzerlikler gösteriyor. Filmin sonuna doğru gerçekleşen katastrofik durum ise, 'Sodom ve Gomorre' efsanesiyle birebir örtüşüyor, zira bu efsanedeki kavmin kurtarıcısıyla -ki bu iki şehir kurtulmamış ve yokolmuştur-, filmdeki kurtarıcının adları bile aynı: İbrahim. İbrahim'in yazdığı kitap da, şüphesiz bir kurtuluş kitabı. Yani bir kutsal kitap. Kitabı çoğaltmaya gelen arkadaşlarına da, 'havari' diyebiliriz. Muhakkak daha birçok yerden esinlenilmiştir ancak bunların hepsini birleştirip, etkileyici bir masal haline getirmek için de mutlaka bir Çağan Irmak dehası gerekiyor.
Daha önce de bahsettiğim gibi filmde çok fazla fantastik ve psikolojik öğeler mevcut. Havarilerin hayaletleri, cüzzamlı köy, birkaç yerde karşımıza çıkan nur, kimilerine korkutucu bile gelebilir. Bu tür bilinçaltı ve gerçek üstü öğelerle bezeli, başka bir Çağan Irmak yapıtı olan 'Kabuslar Evi'ni izlemiş ve çok beğenmiş biri olarak, bu adamın nasıl bir düşsel dünyaya sahip olduğunu çok merak ediyorum.
Filmin oyuncuları, Çağan Irmak'ın kadrolu oyuncuları diyebileceğimiz isimler: Çetin Tekindor, Şerif Sezer, Hümeyra, Yetkin Dikinciler, Ümit Çırak ve Mahmut Gökgöz'ü Irmak'ın hemen hemen her filminde görüyoruz. Bu isimlerin arasına Kaya Akkaya, Feride Çetin ve Melis Birkan da katılıyor. Oyuncular içinde sadece Hümeyra'nın oyunculuğunu beğenmedim. Belki de çok düz bir oyunculuk sergilediğinden dolayıdır. Babam ve Oğlum'da, Kabuslar Evi: Son Dans'ta ve hatta bir komedi dizisi olan Avrupa Yakası'ndaki oyunculuğuyla, bu filmdeki oyunculuğu arasında bir fark göremedim. Çetin Tekindor'un o karizmatik sesi bile, izleyiciyi etkilemeye yeter. Hümeyra gibi Şerif Sezer'in de filme, oyunculuk alanında çok fazla katkısı olmamış bence. Yine bildiğimiz Şerif Sezer. Ancak diğer genç oyuncular kusursuza yakın bir performans yakalamışlar. Filmdeki çocuk oyunculara da ayrıca değinmek istiyorum. Hepsi de çok başarılı ve etkileyiciler. Özellikle, babasından devamlı şiddet gören, hiçbir arkadaşı olmayan, tüm günü dağlarda koyunları otlatmaktan ibaret olan Ferhat'ın, gizlice dinlediği masaldan sonra yaşadığı değişim görülmeye değer.
Mekanı ve zamanı belli olmayan filmde, ısrarla üzerinde durulan "Günahı işleyen kadar, onu bilip de susan da, bir o kadar suçludur." vurgusu, her insanın kötülükleri değiştirmek için yapabileceği bir şeyler olduğunu anlatıyor. Ancak bu kötülükleri değiştirmek için bir kurtarıcı, yani bir ulak beklemek de, bu düşünceyle bir tezat oluşturuyor. Bu tezatı da şöyle açıklayabilirim: Kötülüklere karşı hiçbir şey yapmayıp, bir nevi kötülüğe iştirak eden kişiler, kötü bir şekilde cezalandırılırken; kötülüğe direnen ve onunla savaşan kişiler de felaketten kurtuluyor. Bana göre ulak, bu bağlamda, bir kurtarıcı değil, kendi çabalarıyla kötülüklerden arınıp, kurtulmuş insanlara bir hediye, bir lütuf olarak geliyor.
Ben filmi beğendim ve çok etkilendim. Çağan Irmak'a olan hayranlığımın, bu beğenide payı vardır muhakkak. Ama sonuçta farklı ve gişe açısından da çok riskli bir film bu. Sadece bunun için bile Çağan Irmak ve Avşar Film'i tebrik etmek gerekir. Yani para kazanmak için, 'Babam ve Oğlum' tarzı, her zaman iş yapabilecek bir film de yapılabilirdi. Çağan Irmak, istediği işi, istediği gibi yapıyor ve Türk sinemasının en önemli isimlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Son olarak da şunu söylüyorum: Keşke gerçekten de ulak gelse ve herkesi kötülüklerinden arındırsa.

Hiç yorum yok: